Tarihte Yaşanan Uzay Çekişmesine Kısa Bir Bakış

Tarihte Yaşanan Uzay Çekişmesine Kısa Bir Bakış

İnsanlık, tarih boyunca uzayı farklı şekillerde yorumladı. Geleceği oradan öğrenmeye çalıştılar veya yıldızlara bakarak insanların kişiliklerini çözmeye çalıştılar. Peki gerçekte uzay hakkında neler biliyoruz? Yaşadığımız teknoloji çağında o sonsuz karanlığın ne kadarını aydınlatabildik? Türkiye bu uzay yarışında ne durumda?

1950’li yılların başlarında ülkeler uzaya uydu gönderilmesi için rekabete girişmişlerdi. Soğuk Savaş’ın olduğu bu yıllarda Sovetler Birliği’nin gönderdiği ve uzaya gönderilmiş ilk uydu olan Sputnik ile rekabet bambaşka bir boyuta ulaşmıştı. Uzay yarışı resmen başlamıştı. Amerika, Explorer projesi ile 4 ay içerisinde kendilerinin ilk uydularını uzaya göndererek Soveyetler Birliği’ne cevap vermiş oldu. Ülkeler uzay araştırmalarına çok büyük miktarda bütçeler ayırarak bu bilinmeyen büyük boşluğu herkesten önce keşfetmek istiyorlardı.

Sovyetler Birliği birbiri ardına uzaya gönderdiği hayvan denekleriyle bu yarış önde götürüyordu. Başlatılan Vostok projesi ile 12 Nisan 1961 yılında Yuri Gagarin isimli Rus astronot, dünya yörüngesine başarıyla ulaşan ilk insan olmuştur. Dünya yörüngesinde 108 dakikada tam bir tur attıktan sonra başarıyla dünyaya geri inişini sağladı. Amerika 2 hafta sonra benzer şekilde yörüngeye astronot götürmeyi denese de bu proje başarısızlıkla sonlandı ve Sovyetlere cevabı ancak bir yıl sonra verebilmişti. Vostok projeleri ile Sovyetler uzay yarışındaki üstünlüklerini perçinlemişlerdi. Birbiri ardına ilklere imza atarak Amerika’yı bu yarışta iyice köşeye sıkıştırmışlardı.

 

1961 yılında Amerika’da başkanlık koltuğuna oturan Kennedy uzay çalışmalarına çok büyük önem verdi. Bu yarışta Sovetleri geçmeye kesin kararlıydı ve hedefinin aya bir insan indirmek olduğunu açıkladı. Başlatılan Apollo projesiyle birlikte 16 Temmuz 1969’da bu hayal gerçekleşmiş oldu. Apollo 11 isimli insanlı uzay aracı başarıyla fırlatıldı. 20 Temmuz 1969’da aya ilk adımı atan Neil Armstrong herkesin bildiği o meşhur sözleri söyledi:

 

“Bir insan için küçük fakat insanlık için büyük bir adım”.

 

Bu adımlar aynı zamanda Amerika’nın uzay yarışındaki nihai zaferinin sembolü oldu. O andan itibaren uzay denildiğinde akla gelen ilk kurum NASA olarak akıllarımıza kazındı.

 

İnsanların içinde var olan uzayı keşfetme arzusu hala devam etmekte.  İnsanlar o sonsuz karanlığı aydınlatma belki de bu arayışla yeni bir gelecek yaratma peşindeler. Artık uzay yarışındaki yeni hedef yakın gezegenlerden çıkıp, yaşanabilir yeni bir dünya bulmaya veya uzay seyahatlerine başlamaya kadar ulaştı.

 

 

Kısaca Türkiye’nin Uzay Çalışmaları

 

Türkiye ilk olarak haberleşme ihtiyacından ötürü 1968 yılında uydularla tanıştı. O zamanlar İran ve Yugoslav uydularını kullanmaya başladı. 1979 yılında uydu yer istasyonunu hizmete açarak bu alanda güzel bir ivme yakaladı. Başlatılan TURKSAT milli haberleşme uydu projesi ile 1994 yılında ilk Türk uydusu olan TÜRKSAT 1-B yörüngeye yerleştirildi.

 

2001 yılında gönderilen TÜRKSAT 2A uydusu sayesinde kapsama alanını Asya, Avrupa, Afrika olmak üzere 3 kıtaya genişletmeyi başarmıştır. Bu yıllarda uydu teknolojisindeki Ar-Ge çalışmalarının büyük bir hız kazandı. Bilgi ve gözlem amacıyla gönderdiğimiz BİLSAT, RASAT, GÖKTÜRK-2 uyduları dünya yörüngesindeki yerlerini aldı.

 

2017’de dönemin Başbakanı Binali Yıldırım uzay çalışmalarını daha da arttırmak ve geleceğe ışık tutmak adına Türkiye’de bir uzay üssünün kurulacağını duyurdu. 2018 yılı içerisinde tamamlanması beklenen Türkiye Uzay Ajansı sayesinde 2020 yılından itibaren TÜRKSAT 6-A ve İMECE gibi çok daha büyük ölçekli uyduların uzaydaki yerini alması öngörülmekte.