Uzaylıların Çöpü, İnsanların Hazinesi: Uzayda Piknik
“İyi’yi kötü’den elde etmek zorundasın, çünkü elindeki tek malzeme o.”
- Robert Penn Warren
Andrei Tarkovsky’nin Stalker filmine de ilham veren Uzayda Piknik; güç tutkusu, rekabet, silahlanma çılgınlığı gibi konulara derinlemesine bir bakış getiriyor. Sovyet edebiyatının önemli isimleri Strugatsky kardeşler, bireylerin çaresizliğini ve bitmek bilmeyen doğru arayışlarını, bilim kurgu ile felsefeyi harmanlayarak sunuyorlar.
Uzayda Piknik dünya dışı canlıların, dünyanın gelişigüzel birkaç köşesinde yol kenarında piknik yapar gibi konaklayıp gitmeleriyle başlıyor. Geride bıraktıkları atıklar, tümüyle yabancı bir teknolojiye ait. İnsan zihninin kavrayamayacağı kadar karmaşık bu yapılar, sonsuz potansiyele sahip. Bu nedenle, uzaylı süprüntüleri; kâr peşinde koşma ve buna bağlı rekabeti, yeni ve daha korkunç silahlar yapmak için tükenmeyen açlığı da beraberinde getiriyor. İnsan ilişkileri ve toplum yapısı tamamen bozuluyor.
Redrick Schuhart ise bir iz sürücü. Bölgelere girmeye cesaret edebilen az sayıdaki kişiden biri. Boşlar, cadı pelteleri ve kara boncuklar gibi maddeleri buluyor ve karaborsada kayda değer fiyatlara satıyor. Buna rağmen, bölgelerin içinde ve yakınında dolaşmak onu hayli olumsuz etkiliyor. Kaygı, paranoya ve Sartre’ın bulantı diye adlandırdığı şey, Redrick’in ruhunda derin yaralara yol açıyor. Dostoyevski’nin Yeraltından Notları’ndaki anlatıcıyla aralarında ilginç bir paralellik olan Redrick, kendi varoluşu ile başa çıkmaya çalışıyor.
Strugatsky kardeşler, romanlarını gerçekliğin belirsizlikleri ve yaşamın keşfedilmeyi bekleyen amacı gibi kavramlar üzerine inşa ediyorlar. Bölgenin yakınında yaşayan ve evrende yalnız olmadıkları fikriyle baş etmeye çalışan Harmont halkının yanı sıra, Redrick’in bireysel hikayesi de okuyuculara farklı bir varoluş perspektifi sunuyor.