Vatan Kanatlarımızın Altında: Anadolu Kartalları
Türk Hava Kuvvetlerinin 100. yıl dönümünde çekilen Anadolu Kartalları, bir grup gencin pilot olma mücadelesini ele alıyor. “Gökyüzüne yazı yazma” hayaliyle yanıp tutuşan genç havacıların iç dünyalarına, dostluklarına, sevdiklerine ve en önemlisi de eğitimlerine tanık oluyoruz. Senaryodaki aksaklıklar nedeniyle, kimi zaman ikili ilişkileri çözmekte zorlanıyor ve zaman – mekân farkındalığını yitiriyoruz. Buna rağmen, havacılık tutkunları kolaylıkla karakterlerle özdeşleşebiliyor – film boyunca onlarla birlikte gülüyor, onlarla birlikte ağlıyorlar.
Esasen Anadolu Kartalları, uçuş psikolojisi ve havacılık tıbbı gibi konularda görülmemiş detaylar sunuyor izleyicisine. Örneğin, pilot seçim sürecinde sağlık kontrolleri büyük önem taşır. Sağlıklı adayların bile havacılığa özel kimi zorluklara (G kuvveti, vertigo gibi) ne kadar dayanabilecekleri de test edilmelidir. Anadolu Kartalları’nda da Eskişehir Hava Hastanesine giden adaylarımız, uçuşa elverişlilik testinden geçiyor.
Uçuşa elverişlilik testinden geçmek, pilot adaylarının mücadelesinin bittiği anlamına da gelmiyor. Çiğli’deki zorlu uçuş eğitimleri sırasında da yaptığı hata nedeniyle yer sınıfına ayrılan pilot adayının psikolojisine de yer veriliyor. Tunç (İsmail Filiz), başta tam anlamıyla alt üst oluyor. Ancak, kısa sürede kendisini toparlıyor ve neredeyse arkadaşlarını o teselli ediyor. Havacılık tutkusunun çocukça bir hayalden öte olması gerektiği ve istenen olmayınca çocuk gibi küsmenin yanlış olduğunu gözler önüne seriyor. Nitekim, Tunç hava kontrolörü olur ve riskli uçuşlarda arkadaşlarına yerden destek veriyor. Böylelikle havacılığın, her üyesi ayrı öneme sahip bir ekip işi olduğu vurgulanıyor.
Aynı şekilde, uçuş sonrası Binbaşı Kemal Tanaçan’ın (Engin Altan Düzyatan) bütün teknisyenlere teşekkür ettiğini görüyoruz. Sonrasında, arkasına bile bakmadan uçaktan ayrılan Teğmen Ahmet’e (Çağatay Ulusoy), “Bir şey unutmadın mı? Sen yarım saat uçasın diye, o şef sabaha kadar çalıştı. Git, elini sık. Teşekkür et.” diye çıkışıyor. Hatta, ders olsun diye bir sonraki uçuşunu kesiyor. Ekip çalışmasıyla ilgili ikinci bir vurguyu da bu sahnede izliyoruz.
Her şeye rağmen Teğmen Ahmet, başarılı ve kararlı bir pilot adayı. Çiğli’ye geldiği günden itibaren çabalıyor ve sonunda ilk yalnız uçuşunu yapmaya hak kazanıyor. Ne var ki, o havadayken babasının ölüm haberi geliyor. Uçuşunu başarıyla tamamlayan Ahmet’e kötü haberi Binbaşı Kemal veriyor. Sonraki uçuşlarında Ahmet dalgınlaşıyor, bilerek basit hatalar yapmaya başlıyor. Bir süre sonra, bunu annesini yalnız bırakmamak için yaptığını anlıyoruz. Binbaşı Kemal, annesini üsse davet ediyor, pilot olmak isteyen küçük bir çoban çocuğunun hikayesini anlatıyor. Bu çocuk, Binbaşı Kemal’in ta kendisi aslında. Anne, en son duvardaki, “Ey ana! Eğer oğlun bir asuman aşkına tutulmuşsa, bırak uçsun!” yazısını görüyor ve kararını veriyor “Benim oğlum uçacak.”
Aradan zaman geçiyor ve Teğmen Ahmet, Çiğli’deki eğitimini tamamlıyor. Konya 3’ncü Ana Jet Üs Komutanlığında düzenlenen Anadolu Kartalı eğitimlerine geliyor. Ortak hava tatbikatında F-16 ile uçan Ahmet, sevdiği kadınla yaşadığı problemler nedeniyle basit hatalar yapıyor. Bu hatası neredeyse hem kendi hem de arkadaşının canına mal oluyor, çünkü iki uçak çarpışmaktan son anda kurtuluyor. Ardından Binbaşı Kemal, “her uçuşu, ilk uçuş” gibi görmesi yönünde nasihatler veriyor; kişisel sorunlarını gökyüzüne taşımaması gerektiğini söylüyor. Uçuşta konsantrasyonu kaybetmenin ölümcül sonuçları olabileceğini hatırlatıyor adeta.
Anadolu Kartalı eğitiminin son gününde, Teğmen Ahmet aklını tamamen uçuşa veriyor. F-16 ile yaptığı görevi kısa sürede, başarıyla tamamlıyor ve üsse dönüyor. Ancak, o esnada motora kuş giriyor ve uçak “stall” durumuna giriyor. Binbaşı Kemal, defalarca uçağı şehrin dışına götürmesini ve ardından paraşütle atlamasını emrediyor. Buna rağmen Ahmet, uçağı kurtarmak için risk alıyor ve atlamayı reddediyor. Yeteneğini ve cesaretini gösterircesine uçağı sağ salim indirmeyi başarıyor. Bu sahne, hayli büyük bir önem teşkil ediyor. Çünkü pilotların, uçaklarını kaybetmemek ve ülkenin milli servetini korumak için canları pahasına göğüs gerdikleri tehlikeleri gözler önüne seriyor.
Anadolu Kartalları, olay örgüsü bakımından yer yer aksasa da nefes kesen uçuş görüntüleriyle hafızalara kazınıyor. Daha önce Eşkıya ve Vizontele Tuuba gibi filmlerin görüntü yönetmenliğini yapmış, aynı zamanda sivil bir havacı olan Uğur İçbak’ın katkısını unutmamak gerek.