Yeni Nesil Savaş: Siber Savaş
Gelişen teknolojiyle birlikte savaşın değişen doğası karşımıza yeni nesil savaş türlerini çıkarmaktadır. Siber savaşlar, vekalet savaşları ve hibrit (melez/karma) savaşlar gibi pek çok yeni nesil savaş türü, savaş ve savunma endüstrisinin dönüşümünden etkilenmektedir. Clausewitz’in savaş tanımından yola çıkarak (karşıt iradelerin çatıştığı karşılıklı şiddet eylemi) siber savaşın karşıt iradelerin çatıştığı siber saldırı odaklı şiddet eylemi olduğu söylenebilmektedir.
“Her Yönüyle Siber Savaş” adlı kitabın yazarı Hasan Çiftçi, siber ortamı; her türlü yazılım, donanım ve iletişim altyapısında meydana gelen, birbirine bağlı veya birbirinden bağımsız bilgi sistemlerinin oluşturduğu ortam olarak tanımlarken siber saldırıyı; siber ortamda yer alan bilgileri istismar etmek, bozmak, değiştirmek, sistemlere erişimi engellemek ya da zarar vermek amacıyla siber ortamda gerçekleştirilen faaliyetler olarak nitelemektedir.
Clausewitz’e göre, “…. Savaşan kuvvetler yok edilmelidir, yani savaşamayacak duruma getirilmelidir…” Günümüz teknolojileriyle birlikte savaşan kuvvetlerin savaşamayacak duruma getirilmesi gelişen yeni nesil savaş türlerinden siber harp ve elektronik harp ile mümkündür. Kara, deniz ve havada yapılan muharebelere ilave olarak gelişen siber uzay yeni bir harekât alanı sunmaktadır.
Gelişen teknolojiyle birlikte bilgiyi koruma ve muhafaza etme türleri de değişiklik göstermiştir. Dijital ortamda saklanan bilginin yok edilmesi, değiştirilmesi ya da ele geçirilmesi siber güvenlik sorunlarına neden olmaktadır. Bilişim sistemlerinin veya bu sistemler aracılığıyla işlenen bilginin gizlilik, bütünlük veya erişilebilirliğinin ihlal edilmesi kurumları ve şirketleri bu konuda önlem almaya zorlamaktadır.
Ülkeler, siber güvenlik tehditlerine karşı koymak ve siber harbe hazırlıklı olmak için kritik alt yapıların korunmasına yönelik çalışmalar yürütmektedirler. Siber saldırı, siber suç, siber terörizm ve nihayetinde siber savaşlar; günümüz savaş ve çatışma alanlarında etkisi artan bir şekilde hissettirmektedir. Gerek sivil gerekse askerî tehditlere maruz kalan siber ortamdaki kritik altyapıların ve buna bağlı sistemlerin korunması büyük önem arz etmektedir. Siber güvenliğin sağlanması hem ulusal hem de uluslararası düzeyde stratejik öneme sahiptir.
Siber harp sırasında ulaştırma, bankacılık ve finans, elektronik haberleşme, lojistik, uzay, uydu ve yer sistemleri dahil olmak üzere pek çok saldırılardan etkilenebilmektedir. Yalnızca internet alanı değil dijital etkileşimin olduğu her alan siber savaşın etki alanına girmektedir. Örneğin ülkeler veya şahıslar sahip oldukları siber kabiliyetler aracılığıyla korunaklı bir nükleer tesisin bilgi ve işletim sistemlerine sızabilirler (ki “Stuxnet saldırısı” olarak bilinen bir örneği 2010 yılında İran’da ortaya çıkarılmıştır.), bir petrol rafinerisinde patlama meydana getirebilirler, elektrik kesintisine yol açabilirler , trafikte araçların yazılım sistemlerine saldırı gerçekleştirerek ciddi kazalara sebep olabilirler ve aynı şekilde bir savaş uçağını veya insansız hava araçlarını devreye sokabilir, yanlış yönlendirebilir veya devreden çıkarabilirler. Direkt olarak siber alanda gerçekleşecek harp dışında harbin diğer boyutlarında (hava, kara, deniz) da ciddi olumsuzluklar doğuracak sonuçlara sebep olabilirler.
Ağ-merkezli olarak nitelendirebileceğimiz siber harbin bileşenleri nitelik bakımdan büyük bir ivme kazanmaktadır. Muharebe sahasının ve harp ortamının dönüşümüyle birlikte siber kapasitesini geliştiren ve alanda üstünlüğü elde eden tarafa bu üstünlüğün, harbin her alanında avantajlı konuma geçmesine katkı sağlayacağı öngörülmektedir. Dolayısıyla ülkelerin bu yeni nesil harp ortamında yeterliliklerini değerlendirerek, kabiliyetlerini geliştirmeleri önem arz etmektedir.