Nörobilimin Günümüz Eğitimi Üzerindeki 5 Etkisi

Nörobilimin Günümüz Eğitimi Üzerindeki 5 Etkisi

Laboratuvarda gerçekleştirilen deneyler ile elde edilen bulguların pratikte uygulanışı arasında büyük bir fark ortaya çıkmaktadır. Nörobilim ile eğitim arasındaki ilişki de bu duruma istisna değildir. Günümüzde nörobilim araştırmalarına dayandığını iddia eden birçok eğitim modeli mevcuttur; ancak hiçbiri beyin temelli araştırmaların eğitim üzerindeki gerçek etkisini belirleyememektedir. 

Nörobilim, öğrenme ve öğretme üzerindeki düşünce biçimimizi kökten değiştirmemiştir; ancak eğitim politikalarını şekillendirmeye, yeni teknoloji uygulama yöntemlerini etkilemeye ve eğitmenler ile öğrenciler arasındaki etkileşimi kolaylaştırmaya yardımcı olmaktadır. Öğrenim bilimini ve elde ettiğimiz bulguları gerçek dünyadaki sınıflarda nasıl kullanacağımızı gerçekten anlamak için önümüzde önümüzde daha uzun bir yol olsa da nörobilimin bugünün eğitimini geliştirdiği temel yönleri vurgulamak hayli önemlidir.

1. Bilişsel Eğitim

Bilişsel eğitim, halen geliştirme aşamasındadır; ancak nörobilim ile eğitimin kesiştiği en umut verici nokta olarak görülmektedir. Carnegie Mellon Üniversitesi’nde John Anderson gibi araştırmacılar, nörobilim ve programlama konusundaki uzmanlıkları ile öğretmenlerden gelen yardım ve verileri, günlük kullanım için hem yenilikçi hem de pratik bir yazılım oluşturmak adına birleştirmektedir. Araştırma ekibi tarafından oluşturulan ilk eğitim matematik odaklıdır ve şimdiye kadar öğrencilerin sınav puanlarını yükseltmelerine yardımcı olarak umut verici sonuçlar elde etmiştir. Peki, bilişsel eğitim diğerlerinden ne anlamda farklılık göstermektedir? Bilişsel eğitimler, öğrencilerin pratik yaparak öğrenmelerini sağlamakta ve bilişsel psikoloji teorisine dayanmaktadır. Bununla birlikte, öğrencilerin ihtiyaçlarına göre ayarlanan bir AI sistemi kullanarak öğrencilerin ilerlemelerini ve düşünce süreçlerini takip etmektedir. Böylece eğitmenler, öğrencilerin eğitim deneyimini yakından takip edebilmekte ve bunu geliştirmelerine yardımcı olabilmektedir.

2. Daha Fazla Çeşitlilik Sunmak

Tekrar etme, değerli bir öğrenme aracı olabilir; ancak nörobilim araştırmaları, öğrenmeyi tek seferlik bir zaman dilimine yerleştirmek yerine belirli aralıklara bölmenin öğrencilerin daha fazla öğrenmesine katkı sağladığını göstermektedir. Bu olguya “ara verme etkisi” adı verilmektedir. Bunun tezahür etmesinin yollarından biri, birkaç gün veya haftaya sığdırmak yerine, bir sömestre yayılan derslerle sınıfa daha fazla çeşitlilik getirmektir. Bunun yanı sıra, araştırmacılar çeşitliliğin öğrenmede anahtar olduğunu da ifade etmektedir. Çünkü, beyin öğrenmeyi arzuladığında, öğrencilerin dikkatini ve katılımı artmaktadır. Çeşitliliği sağlamanın yolu ise öğrencilerin tek bir yöntemi ezberlemelerini değil; birden çok yöntem kullanarak problem çözmelerini teşvik etmektir.

3. Öğrenme Güçlüklerini Daha İyi Tanımlamak ve Önlem Almak

Nörobilim araştırmaları, hangi öğrencilerin öğrenme güçlüğü yaşadığını tespit etmeyi ve bu öğrencilerin akademik performanslarına önemli ölçüde yardımcı olabilecek önlemler almayı kolaylaştırmaktadır. Nörobilim araştırmaları sayesinde, DEHB (Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu) ve Disleksi gibi öğrenme güçlükleri için yeni biyobelirteçler ve teşhis stratejileri tanımlanmıştır; bu da erken müdahaleyi ve öğrencilerin öğrenmelerine yardımcı olacak teknolojilerin geliştirilmesini sağlamaktadır. 

4. Sosyal Öğrenmeyi Sağlamak

İnsan, doğası gereği sosyal bir canlıdır; bu nedenle, nörobilimin sosyal öğrenme üzerindeki olumlu etkisi şaşırtıcı değildir. 2011 yılında nörolog Judy Willis tarafından yapılan bir araştırma, gruplar halinde yazmaya çalışan öğrencilerde dopamin artışı gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, bilginin amigdala yoluyla daha yüksek bilişsel beyne yönlendirilmesi kolaylaşmakta ve öğrencilerin uzun vadede bilgiyi daha iyi hatırlamalarını sağlamaktadır. Ayrıca, gruplar halinde öğrenmenin etkili öğrenmenin önündeki en büyük engellerden biri olan kaygıyı azaltma eğiliminde olduğu da bulgular arasındadır.

5. Nöroeğitime Odaklanmak

Beyin anatomilerimiz benzer olsa da nörobilim, iki beynin tam olarak aynı şekilde çalışmadığını göstermektedir. Kişisel deneyimler, bilgilerin beyinde nerede depolandığını belirleyerek, her insan için benzersiz nöron yapıları geliştirmektedir. Bunun yanı sıra araştırmalar, aynı zamanda beynimizin inanılmaz dinamik olduğunu da göstermektedir. Uygulama yoluyla, beyin hücrelerinin sağladığı nöroplastisite yoluyla sinir yollarını değiştirmek gerçekten mümkündür. Eğitim dünyası, başarılı öğrenmenin sadece anlama süreci olmadığını kabul etmeye başlamaktadır. Eğitim, aynı zamanda beynin kendisini güçlendirmek ve geliştirmekle de ilgilidir.

Bu gelişmeler, sadece öğrenme güçlüğü yaşayan öğrencilere yardımcı olmakla kalmamakta, yeteneklerinden bağımsız olarak tüm öğrencilerin hafıza ve dil becerilerini geliştirmesini sağlayabilmektedir. Eğitimciler, giderek ezbere dayalı öğrenmeden uzaklaşmaktadır. Bunun yerine, öğrencilerin problem çözmelerini, eleştirel düşünmelerini ve yaratıcılığı keşfetmelerini sağlayan öğrenme modellerini teşvik etmektedirler. 

 

Kaynakça:

  • Edelenbosch, R., Kupper, F., Krabbendam, L., & Broerse, J. E. W. (2015). Brain-Based Learning and Educational Neuroscience: Boundary Work. Mind, Brain, and Education, 9(1), 40–49.
  • Howard-Jones, P. (2007). Neuroscience and Education: Issues and Opportunities. Londra: TLRP.
  • Masson, S. (2012). Neuroeducation: Understanding the brain to improve teaching. Neuroeducation, 1(1), 1–2.
  • Spitzer, U. M. (2013). Communicating Brains from Neuroscience to Phenomenology. Trends in Neuroscience and Education, 2(1), 7–12.
  • Willis, J. (2007). The Neuroscience of Joyful Education. Educational Leadership, 64(9).