Savaşlar Müzeye Aittir: Askeri Tarih Müzesi
1850’lerde inşa edilen Askeri Tarih Müzesi ya da bilinen adıyla Heeresgeschichtliches Museum, Avusturya’nın en eski binalarından biridir. Müzenin girişinde, “Savaşlar müzeye aittir” (Kriege gehören ins Museum) yazısını görmek mümkündür; çünkü burası birçok savaşın tanığı olmuştur.
19. yüzyılda Habsburg Hanedanı Franz-Joseph I, ordusunun ihtişamını yansıtacak bir müze yapılması emrini verir. Franz-Joseph I, Avusturya’nın hem korkutucu hem de ihtişamlı yönünü yansıtan bir alan yaratılmasını ister. Müzenin, kale benzeri, büyük bir kışla ve mühimmat deposu kompleksi olan Arsenal’in ayrılmaz bir bölümü olması planlanır. Bir yarışma düzenlenir ve kazanan Danimarkalı mimar Theophil von Hansen olur. Hansen, Atina’da tasarladığı neoklasik tarzdaki gözlemevi ve akademi binalarıyla tanınmaktadır. Avusturya’ya gelen mimarın Askeri Tarih Müzesi için tasarımı da çok farklı olmaz. Neo-Bizans tarzında büyük merkezi kubbeyle taçlandırılmış, kırmızı tuğlalı bir bina inşa edilir.
İlk koleksiyonlar, Habsburg Hanedanlığının 16. yüzyıldan itibaren başarılarını gösterecek şekilde düzenlenir. Yaşanan birçok savaşın ardından, koleksiyonlara eklemeler yapılır. Günümüzde müze Otuz Yıl Savaşından (1618 - 1648), İkinci Dünya Savaşına (1939 - 1945) kadarki dönemi kapsamaktadır. Hatta, dış mekan sergilerinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında kullanılan tank ve uçaklar yer almaktadır. En meşhur uçaklardan biri olan, Avusturya’nın uzun yıllar kullandığı (1985 - 2005) İsveç yapımı Saab 35 Draken de dış mekan sergisinde görülebilmektedir.
Ancak müzenin en ilgi çekici bölümlerinden biri, 28 Haziran 2014 tarihinde genişletilen Birinci Dünya Savaşı koleksiyonudur. Büyük Savaşı başlatan olayın 100. yılında, Arşidük Franz Ferdinand ve eşi Hohenberg Düşesi Sophie’nin eşyaları müzeye dahil edilmiştir. Franz Ferdinand’ın suikaste uğradığı gün üzerindeki üniforması ve içinde bulundukları araba, o günkü gibi müzede korunmaktadır. Üniformanın üzerindeki kan lekeleri, Sophie’nin eldiveninden düşmüş bir gül ve arabadaki kurşun deliği gibi detaylar görülebilmektedir.
Birinci Dünya Savaşı koleksiyonu, daha önce silah veya tahkimat anlamında az sayıda parçaya sahipken yenilenmiş sergi, irili ufaklı birçok eşyaya ev sahipliği yapmaktadır. Savaş propaganda materyalleri, sahra hastanesi materyalleri, üniformalar, gaz maskeleri, şifreleme ve kod çözümleme makineleri, savaştaki hayvanlara ayrılmış bir bölüm gibi birbirinden ilginç eşyaları görmek mümkündür.
Osmanlı İmparatorluğu’na ayrılan bölüm de müzenin dikkat çeken yerlerindendir. 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı ile Avusturya, Avrupa’nın hakimiyeti için mücadele verirler. Petrovaradin Muharebesi sırasında (1716) Osmanlı sadrazamlarından birine ait olduğu düşünülen çadır, müzenin bu bölümünde sergilenmektedir. 18. yüzyılda Savoy Prensi Eugen, Osmanlı’yı yenebilen tek Avusturyalı olarak tarihe geçer. Yine bu bölümde, Savoy Prensi Eugen’in de kişisel eşyaları görülebilmektedir.
Ana salonda ise, büyük silahlar sergilenmektedir. Ancak içlerinden bir tanesi, şimdiye kadarki en etkileyici silah olabilir. Avusturya-Macaristan’ın 1916 yılında kullandığı 38 cm Belagerungshaubitze M-16 obüsüdür. 81 ton ağırlığındaki bu büyük silahın tek bir mermisi ise 740 kilogramdır. 15 kilometrelik menzile sahip olmasına ve ağırlığına rağmen taşınabilmektedir. Belki de en önemli özelliği, türünün sağlam kalan tek örneği olmasıdır. İkinci Dünya Savaşında yok olmaktan son anda kurtulmuştur. 1938 yılında Naziler Avusturya’yı ele geçirdiğinde, ülkedeki askeri müzeleri arayarak hala kullanılabilecek silahları toplamışlardır. Bu devasa süper silah hareketliliği, menzili ve yıkıcı potansiyeliyle Üçüncü Reich'in genişlemeci tutkusuyla uyuşur. Bu nedenle Naziler silaha el koymak isterler. Ancak hikayeye göre, müze görevlileri namludaki bir hata olduğunu, silahın yalnızca onu kullananlara zarar verebileceğini söylerler. Böylelikle Nazilerin elinden kurtulmuş olur. Gerçekte ise obüs, bugün bile tam kapasite çalışabilecek konumdadır.
Müzenin sonraki bölümü, İkinci Dünya Savaşını ve Avusturya’nın ilhakını (Anschluss) gözler önüne serer. Bu bölüm, Nazi propaganda materyallerini ve sembollerini içermektedir. Yaldızlı Adolf Hitler büstü, tedirgin edici olsa da gamalı haçlarla süslenmiş, “neşeli” kağıt fenerler ya da yastık kılıfları kadar ürkütücü değildir. İkinci Dünya Savaşına dair, esas olarak Luftwaffe’nin (Alman Hava Kuvvetleri) kullandığı Fieseler Fi 156 Storch gibi gözlem uçakları ön plana çıkarılmaktadır. Uçaksavar kulesi (Flaktürme), tek kişilik yuvarlak sığınak gibi ilginç yapılar da yine bu bölümde sergilenmektedir. Bu bölüm aynı zamanda, toplama kampları ve Yahudi soykırımıyla ilgili ufak bir sergiyi de barındırmaktadır. Burada Yahudilerin giymek zorunda oldukları çizgili üniformalar ya da takmak zorunda oldukları Davut yıldızı gibi eşyalar görülebilmektedir.
En büyük askeri tarih müzelerinden biri olan Heeresgeschichtliches Museum, kuşkusuz tarih meraklıları için büyük bir hazinedir. Ancak, Panzergarten adındaki dış mekan sergisi de dahil 500’den fazla silahın, binlerce savaş anıtının ve çok sayıda sanat eserinin sergilendiği müzede, yalnızca tarih meraklıları değil; herkes ilgi çekici bir şeyler bulacaktır.
Kaynakça:
Bjorkman, J. (2014). Flak Towers of World War II. http://worldwartwo.filminspector.com/2014/12/flak-towers-of-world-war-ii.html adresinden erişildi.
Henniger, M. Fiesler Fi-156. http://aerialvisuals.ca/AirframeDossier.php?Serial=89276 adresinden erişildi.
Marriott, L., & Forty, J. (2017). Heavyweights: The Military Use of Massive Weapons. New York: Chartwell Books, 117-121.
Ortaylı, İ. (2010). Osmanlı'yı Yenen Tek Avusturyalı. http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/osmanli-yi-yenen-tek-avusturyali-1229320 adresinden erişildi.